13 Mart 2019 Çarşamba

Bana Düşüncelerini Söyle Sana Hayatının Nasıl Olacağını Söyleyeyim



Bana Düşüncelerini Söyle, Sana Hayatının Nasıl Olacağını Söyleyeyim
Eti Life Dergisi
01/10/2015
Artık herkesin aşina olduğu bir konu bilinçaltı. Ama hala birçok konuda eksiğiz ve puzzle'ın parçaları bir türlü yerine oturmuyor. Bilinçaltının anlaşılması zor, kontrol etmek imkansızdır diyoruz. Ve hala yaşamımızdaki sorunların sebebini dışarıda arıyoruz. Oysa ki, bilinçaltı bize hizmet etmekle ve bizi korumakla mükellef olan harika bir sistem! Tek yapmamız gereken farkında olup, onu doğru kullanmak.

Bilinçaltı; çocukluktan hatta anne karnından itibaren iyi-kötü, olumlu-olumsuz, güzel-çirkin ne varsa tüm bilgilerin depolandığı alandır. Bu da beynin korteks bölümüdür. Bilinçli zihne saniyede 5-9 birim yüklenirken, 5 duyumuzun dışındaki algılarla da bilinçaltına saniyede 3 milyon birim bilgi yüklenir ve biz bunun farkında bile olmayız. Bilinçaltı sınırsız bir kaynak ve elbette orada ne var ne yok tamamen ulaşmak imkansız. Yine de iş, hayatımızı sosyal yaşantımızı etkileyen bizi farkında olmadan etki altına alan o derinlere ulaşmamız mümkün.

Bilincimiz ve bilinçaltı bilgisayarda olduğu gibi, tıpkı  bir yazılım şeklinde çalışır. Yani orada hangi komutlar, tanımlamalar varsa bilincimiz ona göre aktive olur ve bu, sosyal hayatımızdan, iş hayatımızdan tutunda fiziksel bedenimize kadar yansır. Nedeni çok basit!
Artık bilimin de görüp onayladığı gibi, her şey bir enerji. Çevremizde gördüğümüz her şey ve hatta kendi bedenimiz bir enerji kütlesi. Etrafınızda gördüğünüz masa, ağaç, duvar, parmaklarınız her şey birer dalga-frekans. Ve hepsi holistik bir şekilde birbiriyle iç içe ve bütün. Makrodan mikroya indiğimizde bizim frekansımızı oluşturan şeyler ise; duygu ve düşüncelerimiz. Bu duygu ve düşüncelerimizin oluşturduğu frekansla belirlenir şekillenir her şey hayatımızda.. Bunları değiştirdiğinizde sağlığınız ve hayatınız da değişir. Yani maddeye şekil veren enerjidir. Eğer sizin duygu düşünce frekansınız, isteklerinizle hedeflerinizle uyuşmuyorsa sürekli zorluklar ve problemler yaşarsınız ya da istemediğiniz şeyler gerçekleşir. Bu şuna benzer; siz güzel bir şarkı mırıldanıp elinizi uzattığınız radyodan da güzel bir şarkı duymak istersiniz ama radyoyu açtığınızda hangi frekansta ise onu duyarsınız. İstediğiniz melodiyi dinlemek için frekansı değiştirmeniz gerekir.

Bilinçli zihnimizle 'bunu başaracağım' deriz ama çoğunlukla bilinçaltımızda korkular, şüpheler, güvensizlik ve yetersizlik duygusu içeren cümleler kodludur.. Bunları ortaya çıkarıp temizlemedikçe de her seferinde aksaklıklar yaşarız. Ve bunları temizleyip yeniden programlamamız mümkün. Bana gelen Danışanlarım bunlara şaşırarak şahit olmuşlardır ama artık çok kolay ve mümkün!

Yeter ki kendimize karşı gerçekten dürüst ve samimi olalım. Kendimize ve olaylara geniş açıdan hatta tepeden bakmayı bilelim.. Size buradan aktarabildiğim kadarını anlatmaya çalışacağım. Önümüzdeki yazıda 'Bilinçaltı nasıl çalışır hayatımızı ve sağlığımızı nasıl etkiler' buna değineceğim.

Sevgiyle kalınız..

 Bana düşüncelerini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim

Bilinçaltı Hayatımızı ve Sağlığımızı Nasıl Etkiler?



Bilinçaltı Hayatımızı ve Sağlığımızı Nasıl Etkiler
Eti Life Dergisi
01/12/2015

Ne kadar anlatıp dursak da derinliği bitmeyen bir konu bilinçaltı.. Daha önceki sayıda bilinçaltının saniyede 3 milyon birim bilgi depoladığını ve bu bilgilerle de bilincimizi oluşturduğundan bahsetmiştik. Bilincimizde oluşan bu düşünceler ve inanç kalıpları karakterimizi ve hayatımızı şekillendirir. Hatta enerji salınımıyla vücudumuzu, sağlığımızı etkiler.
Anne karnından itibaren algıladığımız ve 6 yaşına kadar gördüğümüz, duyduğumuz, yaşadığımız tüm deneyimler sonucu, kök inanç dediğimiz inanç kalıplarımız oluşur ve artık her şey bu inanç kalıplarına göre şekillenir. Bundan sonraki her şey bu inançlarımıza göre sınıflandırılır ve kaydedilir. Bebek ve çocukken sevgiyi tam almışsanız, kendinizi sevme ve değerli bulma, görme duygunuz yüksek olacağı için kendinize güveniniz de tam olacaktır. Burada oluşan inanç kalıbı ‘Ben değerliyim, Ben sevilen biriyim, her şeyin en iyisine layığım’. Eğer çocukken derslerinizde ya da herhangi bir başarınızda takdir görmeyip üstüne bir de yetersiz olduğunuz söylenmişse. Bugünkü hayatınızda başarılı olsanız bile hala kendinizi yetersiz hissedip mutlu olamazsınız ve hep bir sonraki başarıya koşarsınız. Burada ki inanç kalıbı ‘Ne kadar yaparsam yapayım yeterli olmayacaktır. Şöyle bir etrafınıza bakın takdir görmek için çabalayan ne kadar çok insan var..

Yine çocukluğunuzda yeterince sevgi şefkat alamayıp en yoğun ilgiyi hasta olduğunuzda almışsanız, Bünyenize zayıf olmasını ve hasta olmasını çünkü ancak bu şekilde sevilen ve değerli olduğunuzu hissedeceğinizi öğreteceksiniz. Burada ki inanç kalıbı ‘Hasta olduğumda sevilirim, değerli olurum’. Yaşamımızın herhangi bir zamanında kendimizi ifade edemeyip bastırdığımız şeyler olmuşsa. Ne kadar çok biriktirip bastırmışsak o kadar şiddetli bir patlama yaşarız. Bu bazen sinir krizi şeklinde olabileceği gibi bastırdığınız konuya göre gelişen blokaj noktanızda patlak verir. Boğazınızda, midenizde, vücudunuzun herhangi bir organında patlak verebileceği gibi Kanseri dahi davet edebilirsiniz..

Düşüncelerimizin ve stresin nelere yol açabileceğini artık hepimiz biliyoruz. Eski düşünürlerden tutun bugünkü uzmanlara, bilim adamlarına kadar herkes söylüyor. Stresin en büyük kaynağı ise zorunlu kaldığımız hallerde kendimizi tam olarak ifade edememek ve kararsız kalmak.. İşte bugün artık bunların farkındalığıyla düşüncelerimizin, inançlarımızın da sorumluluğunu alıp gerekenleri yapmalıyız.
Kader de bir seçimdir.

Kendinizi gerçek anlamda sevmek, değerli bulmak, başarıya ulaşmak, olduğunuz halinizle mutlu olmak ve sağlıklı yaşamak size bağlı. Yeter ki kendinize doğru yol alın ve öz benliğinize, bilinçaltınıza sahip olup onu doğru yönetin.   
Unutma. Sen değerlisin ve teksin.

Bir sonraki sayıda bu yanlış inanç kalıplarını düzeltip, bilinçaltımıza doğru kodları tanıtmanın pratik yolundan bahsedeceğim.

Sevgiyle kalın..

 Bilinçaltı Hayatımızı Nasıl Etkiler


Bilinçaltını Yeniden Progralamak Mümkün mü?



Bilinçaltını Yeniden Programlamak Mümkün mü?
Eti Life Dergisi
01/02/2016

Bilinçaltını formatlama, yeniden kodlama.. Son zamanlarda çokca duyduğumuz cümleler. Peki bunları yapmak gerçekten mümkün mü? Bilinçaltıyla çalışan bir terapist olarak rahatlıkla mümkün diyebilirim. Elinizde bir bilgisayar olduğunu ve bu bilgisayarın programını istediğiniz gibi değiştirebileceğinizi düşünün. Siz hangi programı yüklerseniz görüntü ve işlevide ona göre değişecektir. Bilmeniz gereken tek şey o programın yazılım dilidir.

Beynimizde tıpkı bir bilgisayar gibi ve onun yazılım dili ise düşüncelerimiz, inançlarımız. Bu düşünce ve inanç kodlarını değiştirdiğimizde hayatımızla ilgili programı da değiştirmiş oluruz. Bundan önceki yazılarımda bu inançların, kodların nasıl oluştuğundan bahsetmiştik. Şimdi bize faydası olmayan engel yaratan inançlarımızı değiştirmenin basit bir yolundan bahsedeceğim. Evrendeki hiçbir şey durağan değil her şey değişim ve dönüşüm halinde. Dolayısıyla tepeden tırnağa bizde dönüşüm halindeyiz ve beynimizdeki kodları da dönüştürebiliriz. Elbette ki bunu uzman ellerde yapmak en doğrusu ama kendi kendinize de yapabileceğiniz kısımlar var. Öncelikle sizi rahatsız eden, engelleyen hangi duygu halini ve inancınızı değiştireceksiniz bunu anlamanın yolundan başlayalım.

Örneğin; hayatınızda her şey yolunda ama ne zaman bir toplum içine girseniz yada ne zaman bir konuda kendinizi savunmanız gerekse hep endişe ve çekingenlik hissediyorsunuz. Kendinizi rahat ve tam olarak ifade edememe korkusu yaşıyorsunuz. Neden diye sorduğunuzda size gelen cevap 'kendimi doğru ifade edemem' 'ben hep yanlış anlaşılırım' 'kendime güvenim yok' 'küçük düşerim' 'düşüncelerim onaylanmaz' 'ben yetersizim' gibi bunlardan biri yada birkaçı olacaktır. Şimdi tespit ettiğiniz inançlarla ilgili duygularınızı serbest bırakıp gitmesine izin verin. Onun yerine olumlu güzel duyguların gelmesine niyet edin. Ve şimdi kendinize uygun olan olumlu inanç kalıplarından birini seçin. 'Kendimi doğru ifade ediyorum' 'ben doğru anlaşılırım' 'kendime güveniyorum' 'her zaman takdir görürüm' 'düşüncelerim onaylanır' 'ben yeterliyim'.

Bilimadamları tarafından yapılan bir araştırma sonucu muhteşem bir bulguya rastlanılıyor. Bir şeyi 21 kez tekrar ettiğinizde beyninizdeki nöronlar yeni bağlantılar oluşturuyor. Yani 'kendime güveniyorum' u 21 kez söylediğinizde 'kendime güvenmiyorum' inancı oluşturan nöronlar bağlantıyı koparıp, 'kendime güveniyorum' inanç bağlantısını kuruyorlar. Yani kodlarımız değişiyor. Beynimizi yeniden programlamış oluyoruz. Elbette bunun nasıl olduğu yönünde bilimsel açıklamalar var ama bırakalım onlarla bilimadamları uğraşsın. Biz değişime bakalım. Şimdi yapmanız gereken şey sakin bir ortamda eski inancınızın hislerinden kendinizi arındırıp sonra tüm hücrelerinizde hissederek yeni inanç kalıbınızı yavaş ve sakin bir şekilde 21 kez tekrar etmek. Ve kendinizi yeni inancın duygusuna geçirmek. Olmasını istediğiniz şey olduğunda ne hissedecekseniz bunu hissedin. Ben bir hafta boyunca bunu tekrar etmeyi yeterli buluyorum ama siz istediğiniz kadar yapabilirsiniz. Bu tüm danışanlarıma ödev olarak verdiğim çok etkili ve pratik bir yoldur.

Evet ne duruyoruz..hemen başlayın ve kendinizi yeniden programlayın. Ne düşündüğünüze ve hissettiğinize dikkat edin. Çünkü her an geleceğinizi inşa ediyorsunuz.

'Bilinçaltının farkında olmayan karşısına çıkan her olayı kaderi zanneder' demiş Carl Gustav Jung.
Unutmayın 'Kader' de bir seçimdir.

Sevgiyle kalın..

 Bilinçaltını programlamak mümkün mü



Düşündüğün ve Hissettiğin Kadar Sağlıklısın

Düşündüğün ve Hissettiğin Kadar Sağlıklısın
Eti Life Dergisi
01/05/2016

Hep deriz iyi düşünelim iyi olsun. Ve kendimizi sürekli olumlu cümle kalıplarıyla telkin etmeye çalışırız. Evet ne düşündüğün çok önemli ve olumlama çalışmaları yapmanda.. Peki ya hissettiklerin? Duyguların? Ya onlar düşündüklerini doğrulamıyorsa..
Duyguların ve ne hissettiğin düşüncelerinden daha önemli çünkü en iyi, güçlü rezonansı kalbinle yaparsın ve kalbin düşünceni doğrulamıyorsa orada inanç eksiktir bir sorun var demektir. Bu yüzden gerçek rehberimiz olan hislerimizi gözardı etmememiz lazım. Eğer duygularını olduğu haliyle yaşayıp, yansıtamamışsan ve sürekli bastırıp durmuşsan ve devam..devam edip durmuşsan. Bir gün bedenine hapsettiğin her duygu çıkmak zorunda kalacak.
Evren sürekli bir dönüşüm halinde sabit duran birşey yok ve devir daim halinde. Sen o duyguları bastırdığında o köşesinde sessiz kalamayacak. Bu yüzden içinden ne geliyorsa onu yaşa bırak olsun ve sen sadece izle.. izle ve anla. Üzülmek, ağlamak, kızmak, bağırmak, gülmek, dans etmek, koşmak, coşmak ya da yas tutmak mı istiyorsun? Evet yap..yaşa. Bastırmaya çalıştığın duygularını tamamen içinden boşaltıp özgürleşinceye kadar yap. Bırak duyguların akıp gitsin bedeninden. Sen sadece izle, fark et, izin ver, kabullen.
Üzüntünü, kırgınlığını, sevincini, coşkunu hangi duygu varsa içe gelen ve dışa çıkamayan yaşama bırak..
Baskı altına alıp reddedip içinde biriktirdiğin, tuttuğun müddetçe giderek katılaşır kabına sığmaz ve daha büyük zararlara neden olur. Bedenin, hücrelerin nefes alamaz ve daha da kötüsü sorunlu hücreler oluşmaya başlar yine birbirine benzeyen.. sinir sistemin sağlıklı bağlantı kuramadığı için virüslü hücreleri fark edemez ve savaşmaz. İlk önce bağışıklık sistemin zarar görür ve devamında organların. Bu tortular biriktikçe kabuk bağlarsın, vücudunun titreşimleri bozulur ve kaynaktan gelen seni besleyen enerjiye kendini kapatmış olursun.
Ruhun tepki veremediği için bir süre sonra bedenin tepki vermeye başlar. Vücudunuzdaki her ağrı sızı bedeninizin size çığlığıdır. Ve bunları dikkate almazsanız bir gün ya nöbetler geçirir ya da kanser olursunuz. Vücudundaki ağrıyan her yer hapsedilmiş bir duyguyu barındırır. Unutmayın evren sürekli dönüşüm ve etki tepki halinde. Eksileri göndermediğiniz sürece artılar gelmeyecektir. Onları cesurca, güvenle ve sevgiyle özgür bırakın. Yoksa 69 yaşındaki sevgili annem gibi bu yaşta bile kabakulak olabilirsiniz. Çocukken geçirmiş olmanıza rağmen. Hangi yaşta hangi düzeyde olursak olalım hepimiz kendimizi ifade etmekte zorlanıyoruz. Çünkü ya kabul etmiyoruz ya da korkup çekiniyoruz. Hepimiz bir şekilde duygularımızı bastırıyoruz ve bastırdıkça daha kronik hale getiriyoruz. Yaradanın bir parçası olarak, oysa insanın kendi özü o kadar güçlü ve özel donanımlı ki. Ve biz bunları unuttuk.
Aborjinleri duymayan kalmamıştır. Çok ilkel şartlarda ve kabile şeklinde çölde gizlenerek yaşarlar. Onlar bu güçlerinin özelliklerinin farkındalar ve çok iyi kullanmaktalar. Telepatik şekilde haberleşip, enerjilerini şifada kullanıp, akışa uygun şekilde evrendeki her şeyle bütün ve uyum içindeler. Biz ölümü çok acı yaşıyoruz ama onlar saygıyla karşılayıp vedalaşabiliyorlar. 60 yaşına geldiklerinde eğer artık verebileceği bir şey kalmamışsa ölmeye karar veriyor ve tüm kabileyle vedalaşıp sonra onlardan ayrılıp uzaklaşıyor. Sessiz bir yerde oturup zihinsel yolla sistemi kapatır gibi ölümünü gerçekleştiriyor. Hasta olmadan ağrılar çekmeden ve yapabileceği her şeyi yaptığını düşünüp tatmin duygusuyla herkesle vedalaşarak huzurla gidiyor. Bu durumda gittiği yerden dönüşü de muhteşem olacaktır.
Her şeyin farkında ve bilincinde.
Elbette 60 yaşına geldiğimizde hadi gidiyorum demeyelim amaç ilkel görünmelerine rağmen bizden ne kadar ileride olmaları ve niyetle, düşünceyle, beynin gücüyle neler yapılabildiğini göstermek. İnsan olarak gerçek potansiyelimizin farkında değiliz ve kendimizi kullanma kılavuzumuzu dahi bilmiyoruz..
Şimdi karar sizin ya tüm duygularınızı gerçek anlamda yaşayarak kendinizi özgürleştirir gitmeniz gerektiğinde huzurla gidersiniz. Ya da günümüzün vebası olan kanser gibi hastalıklarla ağrılar, pişmanlıklar içinde bitap düşmüş bir şekilde gidersiniz..
Gideceğiniz yeri ve dönüşünüzü hiç düşünmek istemiyorum. Ya siz?
Ne düşündüğüne, hissettiğine dikkat et. Ve içinde hiç birşey biriktirme. Herşeyin aslında çok basit ve çözümüyle birlikte var olduğunu unutma. Güçlü olduğunu, ne kadar özel olduğunu ve bu dünyanın oyun alanı olduğunu hatırla. Umut etmekten iyilik düşünmekten asla vazgeçme. Asla yanlış anlaşılmaktan korkma tekrar anlatırım de.. Asla kendinden vazgeçme ve hayır demeyi öğren. Unutma sen var olduğun için bu alem var.
İçinizde sevgi, umut, güzellik, neşe hiç eksik olmasın.
Sevgiyle kalın.. 


 Düşündüğün kadar sağlıklısın

Tüm Kainat Seni Koşulsuz Seviyor


Tüm Kainat Seni Koşulsuz Seviyor
Eti Life Dergisi
01/03/2016

Hepimizin çevresinde mutlaka vardır. Huysuz, aksi, geçimsiz insanlar. Bazen işyerinde partneriniz, bazen okulda arkadaşınız, bazende apartmanda sokakta komşunuz. Çocuk, genç, yaşlı kaç yaşında olursa olsun anlaşmak zordur. Bırakın iletişim kurmayı mümkün olduğunca uzak durursunuz onlardan. Çok katı ve ketumdurlar ve ne yaparsanız yapın yaranamazsınız. Şefkat gösterseniz tüm sevginizi de verseniz kalbine, inceliklerine, zihnine yaklaşamazsınız.

Çünkü iç dünyalarının kıyımından oluşan, onları çepeçevre saran kalın bir koruma kalkanları vardır. O kalın duvarlardan geçmek, yıkmak oldukça zordur. Sabır gerektirir..yapmacıksız olan ilgi ve şefkat gerektirir. Eğer gerçek manada iletişim kuramayıp bu şefkati, ilgiyi aktaramazsanız zamanla bir düşman kazanırsınız. Size her konuda rakip olan birini.. Unutmayın insanları sevimsiz ve geçimsiz yapan hatta birbirine düşman eden iletişimsizlik ve sevgisizliktir. Doğru iletişim apayrı bir konu ve burada sadece şeklini ortaya koymaya çalışacağım.

En yakınınızdakileri bir gözlemleyin, takip edin. Aslında bütün istedikleri kalplerindeki kocaman bir boşluk olan;sevgi, şefkat, ilgidir. Hepimiz anlaşılmak isteriz. Sevgiden önce ilginizi ve samimiyetinizi sunarsanız, onu dinlemeye, anlamaya başlarsanız hassas olduğu noktayı mutlaka yakalarsınız. Size kendini açmaya başladığı anda şefkat ve sevgiyi de almaya hazırdır. Hiç çekinmeyin duvarlar çatlamaya başladı bile! Yaradan hiç birimizi kötü ve sevimsiz olalım diye yaratmadı. Her birimiz çok özel ve değerli ruhlarız. Hepimiz en iyi ve yüce şeylere layığız.

Çağın en zalim adamı Hitler'in kalbini karartan küçük yaşta babasını kaybedip sevgisinden mahrum kalmaktı. Onun şanssızlığı kalbindeki bu karanlığı silenlerle değil, büyütenlerle karşılaşmasıdır. Büyük haksızlıklar, savaşlar, kıyımlar bu şekilde gerçekleşir. Aynı şeyi doğaya, evrene de yapmaktayız. Adeta katlediyoruz ve bu güzelim koca evreni hala anlayamadık.

Evet birçoğumuz bunlar bitsin dursun istiyor. Ama 'tek başımada birşey yapamıyorum ki' diyorsanız en yakınınızdan başlayıp hiçbir karşılık beklemeden sadece olmasına izin vererek ilginizi, şefkatinizi, sevginizi verebilirsiniz. Unutmayın insanlar kötü veya geçimsiz bir pozisyonda dünyaya gelmezler. Deneyimlerle sonradan kazanırlar. İhtiyaç duydukları; ilgi, anlaşılmak, bağışlanmak, onaylanmak ve varolmaktır. Birçok danışanımla bu yolla çözüm sağladık. İşyerindeki partneriyle olan sorunundan anne babaya kadar..
Hemen şimdi başlayın! Siz verici olduğunuzda karşılığı da gelecektir.
Ve en yakınınızda olan kendinizden başlayın.
Kendini gör..anla..bağışla..affet..önemse.
Kendini sev..insanları sev..doğayı sev.
Çünkü tüm kainat seni koşulsuz kabul ediyor ve seviyor!

Sevgiyle..

 Koşulsuz sevgi

13 Nisan 2018 Cuma

Lakshmi Bolluk Gençlik Mucize Enerji Uyumlama 21 Nisan'da

Lakshmi biçok kez enkarne olmuş hint mitolojisinde bolluk bereket güzellik gençlik maddi ve manevi zenginlik tanrıçası olarak geçer. Bu frekansa uyumlandığınızda hayatınızada bunları çekersiniz😊🙏🌸💖🍀💰💵💶 uyumlanması kullanımı çok kolay olan bu enerjiyi elbetteki herkese tavsiye ediyorum 😍👍
21Martta bekliyorum
Öncesinde bolluk bereket ile ilgili blokajlarınız temizlenicek ve devamında uyumlama ve eğitim verilecektir. Bilgi için 0506 4988930

www.askileyasamatolyesi.com

#lakshmi #bollukbereket #parayıçek #gençlik#güzellik #şansıYakala #reikimaster#kişiselgelişimuzmanı #ŞükürBilir#AşkileYaşamAtölyesi #istanbul #izmir #ankara#adana #gaziantep #van
 #etkinlik




14 Ocak 2013 Pazartesi

Doğaya bırak kendini

Ne guzeldir her seyin dogalina sahip olmak
Dogal olani yasamak..
Ruzgarin, kuslarin ve dalga seslerinin
Senfonisi kadar guzel degildir hicbiri
Soguk gunlerin oldugu Ocak ayinda
Uzerine dogan gunes kadar isitmaz hicbiri..
Ne buyuk keyiftir her zaman
Her kosulda bize sunulmus olan
Doganin kucagina birakmak kendini
Sevgiyle..
Coskuyla.. 


Şükür'ce